27 Nisan 2011 Çarşamba

ASİ, ÂŞIK VE DEVRİMCİ BİR KADIN FRIDA KAHLO



Geçenlerde televizyonda tesadüfen Salma Hayek'in başrolünü oynadığı Frida filmini izledim, filmi çok beğendim, sonra etkisinde kalıp gece boyu internetten Frida 'nın otobiyografisini okudum, yaptığı resimlerini inceledim, aşkı Diago'ya baktım vs vs..

Frida filminde sanatçının hayatı, yaptığı resimler, akıcı bir dille anlatılmış.Çocukluğu Mexico city'de geçen Frida devrimci bir kişilikte olduğu için 1907'de doğmasına rağmen doğum yılını hayatı boyunca Meksika devriminin olduğu sene olan 1910 diye söylemiş. İlgi alanımı çeken konularda çok aşırı detaycı olduğum için ayrıntılı olarak  anlatmak istiyorum, umarım sıkılmazsınız:)) Çünkü Frida'yı tam olarak anlayabilmek için onun hayat öyküsünü bilmek gerekiyor bence.

Frida'nın hayatı çok büyük acılarla geçmiş, 6 yaşındayken çocuk felci geçirdiği için Frida'nın sağ bacağı sol bacağından ince kalmış ve bu bacağı özürlü kalınca kendisine "Tahta Bacak Frida" denmiş. Daha sonra trafik kazası geçirmiş sağ bacağı 11 yerden kırılıp sol omzu çıkınca omurgasında ve sol bacağında tarifsiz acılar çekmiş. Kısacası bu kadının fiziksel acılarla geçmiş, aslında Tıp fak. öğrencisiyken bu talihsiz olaylar yüzünden sağlığı okumaya elvermeyince resim yapmaya başlamış.Hayatı boyunca 32 ameliyat geçirmiş, Frida o kadar çok yatakta yatmak zorunda kalmışki öldüğünde yatmak istemediği için bedeninin yakılmasını istemiş.
Film gerçek hayat hikayesi olunca gerçekten çok etkileyici oluyor,bana çok enteresan gelen birşey; Frida hastanelerde yattığı dönemlerde tavana ayna koydurtmuş resim yapabilmek için, o yüzden tablolarının çoğu kendi portresinden oluşuyor.

Filmde Frida bunca çektiklerine rağmen o kadar hayata tutkuyla bağlı ve güçlü bir kadınki, filmin sonlarına doğru bacağı gangren olupta kesilince "ayaklarım! uçmak için kanatlarım varken size ne ihtiyacım var?"diyebilecek bir insan.Oldukça milliyetçi Meksika aztek köklerine bağlı ve devrimci. Frida'nın büyük aşkı Diago'da komunist partili devrimci bir duvar ressamı. Diago Frida ile tanışınca hem resimlerinden hemde entellektiel karakterinden çok etkileniyor ve büyük bir aşk başlıyor. Frida'yı sanat çevresine sokuyor ve Frida o kadar ilgi çekici,sıradışı bir kadınki herkes ondan etkileniyor.(Kadınlar bile:)İkisi beraber bohem hayatı yaşıyorlar, Frida sağlık problemlerine karşın tam bir sigara ve tekila bağımlısı, sergi açılışları,sanatsal çevrenin partileri vs herkesin gözü Diago ve Frida çiftinde oluyor. Diago iflah olmaz bir çapkın, Frida ya evlenme teklif ettiğinde bile bunun bu şekilde devam edeceğini söylüyor. O kadar ilginç bir aşkki Diago onu defalarca aldatmasına rağmen Frida zorda olsa durumu kabulleniyor, Diago'dan kopamıyor. Frida'da evlerine misafir gelen Rus bir devrimci Trosky ve daha başka erkeklerlede fırtınalı beraberlikler yaşıyor.Frida her zaman çocuk sahibi olmayı isteyen bir kadın ama defalarca çocuk düşürüyor. Evlilikleri çıkmaza giriyor ve boşanıyorlar. Sadece 1 yıl ayrı kalabiliyorlar ve tekrar birleşiyorlar.Frida'nın özelliği yaşadığı acıları kısacası kendi hayatını her fırsatta resmetmesi. Örneğin çocuğu düştüğünde yaptığı tabloyu altta görebilirsiniz; 

Sağlığıyla ilgili çektiği ızdırapları anlatan resimlerinden birkaçı altta; 






Filmde hasta yatağında çizimleriyle moral bulan Frida, Diago "Avrupa'ya gideceğim" deyince bedenini kaplayan alçıya bir kelebek çizmeye başlıyor ve şöyle diyor: "bu kelebeği bitirmeden burdan gitmeni istiyorum!" sonrasında alçının üzeri kelebekler ile doluyor ve bunlar Frida'nın iyileşme ve hayata bağlılığını gösteriyor.
Frida kocasına olan büyük aşkıyla onu kendinin bir parçası olarak görmüş ve bu şekilde resmetmiş.Altta sağdaki resimde görebilirsiniz;

 


Filmin beni en etkileyici sahneside Frida artık yataktan kalkamayacak kadar kötü bir durumdayken ve artık resimleri çok ünlenmişken Meksika'da Frida'nın çok büyük bir kişisel resim sergisi organize edilir.Frida gitmek ister fakat kocası engel olur ve daha sonra sergi esnasında bir bakıyoruzki Frida yatağını taşıttırarak sergiye o vaziyette gelir zafer çığlıklarıyla.Bu yaşam coşkusu, sanat aşkı, kocasına aşkı, onca acı çekmeyi kabullenmiş ama bir o kadarda asi ruhu beni ona hayran bıraktı.İnternetten bulduğum başka ilginç bir bilgide Frida'nın ölümünden sonra Diago ona olan büyük aşkından dolayı kendi ölümünde  küllerinin yakılıp Frida'nın külleriyle karıştırılmasını vasiyet etmiş.Aşkın büyüklüğüne bakın!!!Toplamda 200'e yakın eseri varmış ve Madonna o kadar Frida fanıymışki evinde 50 tane Frida tablosu varmış.Resimleri bilirkişiler tarafından sürrealist olarak kabul edilirken Frida bunu hiç kabul etmemiş ve "ben asla hayallerimi resmetmedim sadece kendi gerçeğimi resmettim" demiş.


Bir ara Pera müzesinde Frida eserleri sergileniyordu ve açıkçası o sırada pek ilgilenmemiştim. Filmi izleyince böyle bir fırsatı kaçırdığım için kendime çok kızdım. Ne yapalım kısmet değilmiş:(( DVD sini bulursanız yada TV de görürseniz kaçırmayın. Müziklerde muhteşemdi, film bitince film müziğini araştırdım ve en güzel şarkısını sizlerle paylaşmak istiyorum, "La llorona" -Chavela vargas, İspanyolca ağlayan anlamına geliyormuş.O kadar hüzünlü ve dokunaklı bir ezgisi varki Frida'nın acılarını yaşıyorsunuz bu şarkıda sanki.Ve sonrasında inanılmaz bir şey daha buldum internetten, bu şarkının bestesini yapan ve söyleyen Frida'nın eski bir aşığıymış!! buda dip not olsun :))
Haydi bu güzel şarkıyı film görüntüleri eşliğinde dinleyelim, keyifler:)
LAME

2 yorum:

  1. yazdıgını okuyunca acayip izleyesim geldi filmi boyle insanlara duydugum hayranlıgı anlatamam. Sondaki sarkıda beni aglatmaya yetti.. en kısa zamanda izlemek istiyorum bende(:

    YanıtlaSil
  2. Umarım en kısa zamanda izlersin Nameless,Frida'yı anlatırken çok detaylı anlatmama rağmen çok şey eksik, mesela filmde resimlerden yaşama, yaşamdan resimlere geçiş o kadar güzel anlatılmışki, ben büyülendim, ayrıca böyle kadınlar insana ilham veriyor...

    YanıtlaSil

Çok Kıymetli Yorumlarınız...!

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...