27 Şubat 2011 Pazar

Body World- Yaşam Döngüsü





Uzun zamandır gitmeyi planladığım Body World –Yaşam Döngüsü sergisine en sonunda gidebildim. Body World aylardır İstanbul’daydı,  kaçırdım, gitti gidiyor derken yoğun istek üzerine 27 Mart’a kadar uzatıldığını duydum ve daha fazla vakit kaybetmeden cumartesi günü gittim. Bu sergi Gunter Von Hungens adında bir doktorun keşfettiği Plastinasyon tekniğiyle meydana getirilmiş insan vücutlarından oluşuyor. Kısaca bu teknikten bahsedeyim; donörlerden yani gerçek insanlardan ölmeden önce bedenlerinin kullanılabilmesi için onay alınıyor, daha sonra ölmüş beden maximum 2-3 gün geçmeden bir dizi işlemden geçiriliyor. Hücreler ölmesin diye başta atar damarlardan formaldehit pompalanıyor, daha sonra yağlar ve vücut sularının uzaklaştırılması için yani çözündürme amacıyla beden asetona yatırılıyor ve en sonunda polimerle işleme tabi tutulup beden ebediyen muhafaza ediliyor. Sergiye ilk girişte sizi insan yüzlerinden oluşan büyük ekranlar karşılıyor. Yan yana bebeklikten yaşlılık yüzüne dönüşen insan yüzleri hızlı hızlı hareket ediyor. Bu değişen yüz figürleri sergi içerisinde birkaç yerde daha var, çok güzel bir genç kadının yaşlanınca ne hali geldiğini görüyosunuzL
Daha sonra ceninlerin sergilendiği ilk bölümden gezmeye başlıyorsunuz.Önce embriyo sonra 4 haftalık, 8 haftalık ceninler büyüye büyüye gidiyor, işin ilgimi çeken kısmı cenin daha çok küçükken bile elleri ayakları belirgin. Sonra serginin diğer bölümlerinde sırasıyla kemik sitemi, bağ doku, eklem sistemi, damar sistemi, kaslar, sinirler…Kısaca insan vücudunun her ayrıntısını görüyorsunuz ayrı ayrı ölü insan bedenlerinde. Ürkütücü geliyor değil mi? Belki tüm bedenleri ayrı ayrı sedyelerde yatar vaz
yette gösterseler insanlar daha çok ürkerdi ama sergi sahipleri bu bedenleri çeşitli aktivitelere sokmuşlar, sevimli göstermeye çalışmışlar.. Örneğin basket oynayan adam, itfaiye memuru, bisiklete binen adam, ata binen adam, kuşları uçuran kadın, jimnastik yapan kadın, danseden kadın ve erkek gibi… Ayrıca tavşan, at ve zürafa bedenleride mevcut.
Benim en çok ilgili çeken olay, hastalandığınızda organların nasıl değiştiğini tüm açıklığıyla gözler önüne sermişler.Mesela Alzeimer olan birirnin beyni ile normal beyni yan yana koymuşlar, alzeimer olan beyinde cortexlerin (kıvrımlar) aralarının açılmış olduğunu görüyorsunuz. Sigara içen biriyle içmeyenin akciğerlerini gören tiryakiler eminim bu illetten hemen kurtulmak isteyeceklerdir. Başka örnekler verecek olursam; çok alkol alan birinin karaciğerinin nasıl büzüştüğü, karaciğer büyümesi (hepatomegali), dalak büyümesi, myomlu rahim, ikiz gebelikli plasenta, beyin kanaması geçirmiş beyin, kalp krizi geçirmiş kalp, gastritli ve ülserli mideler, tümörlü göğüs…. aklımda kalanlar..
Birde kendimde bir zamanlar yağlı boya resimleri yaptığımdan ressamlarla ilgili bir kısım vardı oda ilgimi çekti. Dünyaca ünlü ressam Claude Monet’in kataraktı olduğu ve aslında bize kusurlu gördüğü figürü resmettiğini göstermişler. Orijinal tablosunu koymuşlar, resmin onun bakış açısıyla nasıl göründüğünü ve nasıl resmettiğini ayrı ayrı göstermişler. Meğersem bu görme kusurundan dolayı büyük fırça darbeleri kullanıyormuş…Birde Edgar Degas diye ayrı bir ressama yer ayırmışlar ,oda flu gördüğü için bunu resimlerine nasıl yansıdığını göstermişler. Bu kısım çok hoşuma gittiJ
Sergi o kadar ayrıntılıki biz pembişimle 4 saatte gezdik, daha uzun vakitte ayrılabilir. Alanda fotoğraf çekmek yasak ben dayanamayıp birkaç poz çektim, altta ve yukarıda resimleri görebilirsiniz. Bu sergiye kesinlikle evhamlı yapıda olanların gitmesini tavsiye etmiyorum, nitekim iyice hastalık hastası olabilirsiniz. Sergide güzel olan ayrı bir olayda birçok yerinde simülasyonlar mevcut. Mesela HDL LDL ile ilgili vardı bir tane, LDL yani kötü kolesterolün nasıl tıkanmaya yol açtığı, diğer simülasyonlarda; emboli, damar tıkanıklığı gibi olayları izleyebiliyorsunuz. Video odasında plastinasyon tekniğini izliyorsunuz. Ölü bedenleri aseton tanklarına falan yatırmaları var, buraları baya kötü geldiL
Serginin son kısmındada kurucu adam ve donörlerin başvuru formları falan vardı. Bir donörün doldurduğu form asılmıştı ben bundan baya etkilendim. Şıklar arasında “kimsesizim, mezar masraflarını karşılayamam” maddeside vardı, yani birsürü sebepten bunu tercih eden insanlar var. Offf bu sergi beni fena halde etkiledi, adı üstünde yaşam döngüsü, gerek bilgilendirici yazılar gerek bedenler size hep şunu tekrar ediyor, yaşam başlıyor, bitiyor,yenisi başlıyor, yenisi bitiyor..Yaşam geçici bir süreç, birileri doğar, birileri ölür. Kendi iç dünyamımızı o denli büyük yaşıyoruz oysaki matematiksel bir gerçek var, başlar ve biter çokta herşeyi ciddiye almamak gerekiyor. Bu sergide olayı ne kadar felsefik, sanatsal, estetik açıdan anlatmaya çalışsalarda zaman zaman olay çok teknik geliyor. Bir yerde Alzeimer olan kadının mektubu vardı ve çok çaresiz geldi bana. Sergi büyük uğraşlarla oluşturulmuş, büyük emek harcanmış, tamam tıp fakültesi yada sağlıkla uğraşanlar için, bilim için iyi ama sanki içimde bir şeyler kabul etmedi bu sergiyi. Ölü bir insan bedenini kumar masasında arkadaşının eline bakmaya çalışıyor gibi figüre sokmaları, bisiklete binmesi vs. sanki insanoğluna verilen değer azalıyor gibi geldi..Tarifsiz duygular içerisindeyim, hem çok ilgimi çekti çünkü bende branş olarak sağlıkla ilgili bir bölğmü bitirdim ama bir yandanda rahatszı oldum zaman zaman..Sergiye ilgi çok büyüktü, baya kalabalıktı, bilgi çağında herkesin bu denli herşeyi bilmesi iyimi kötümü karar veremedim.
Birde sergide ara ara bazı insanların söylediği yaşamla ilgili felsefik cümleler vardı. Sizlerle son olarak Samuel Ullman adındaki kadının söylediği benimde çok hoşuma giden sözleri paylaşmak istiyorum…
“Kimse sırf belirli bir yaşa gelmekle ihtiyarlamaz, bizler değerlerimizden vazgeçerek ihtiyarlarız. Yıllar teni buruşrurabilir ama hevesimizden vazgeçmek ruhu buruşturur.”

LAME








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çok Kıymetli Yorumlarınız...!

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...