30 Eylül 2011 Cuma

Tatilde Okuduğum Kitaplar



Geçmiş yaz tatilime 2 kitapla çıktım, yoğunluktan ancak sizlerle paylaşma fırsatı bulabiliyorum:((... İlkinden başlıyorum; "Küçük Aptalın Büyük Dünyası" . Pucca'yı eminim çoğunuz biliyorsunuzdur; Blog aleminin gurusu, en çok merak edilen, en çok izleyeni olan blogger...Bende daha henüz kendi bloğum yokken arkadaşlardan duyarak ilk okuduğum bloglardan biriydi Pucca...Tatile işyerinden stresli bir halde çıkmışken, Pucca'nın beni çok eğlendireceğini ve tatil havasına hemen sokacağını umarak ilk bu kitaba başladım...Çokta iyi etmişim, çünkü kitap çooook komikti...:))))3 günde bitti zatan:)))Öyleki plajda bu kitap yüzünden  sesli bir halde çok kahkaha attım ve çevreye epey bir rezil oldum:)) inanın okurken çoğu yerde kendinizi tutamıyorsunuz o derece komik!!!! Yani kısaca bu kitap eğlencelik:))) Yalnız baştan hatırlatayım kitapta bolca argo ve küfürler var, sonlara doğru iyice Pucca'nın diline alışıyorsunuz,bence  eleştiren almasın..! Ben seviyorum Pucca'nın açık sözlülüğünü...Birde kitapta özellikle ilişki durumlarında çok güzel tespitler var, Pucca'nın yaşadıkları şeyler tam bizlere ders olacak türden, neyse daha fazla uzatmayayım, okuyunca hak vereceksiniz....

Pucca'yı bitirdikten sonra Ahmet Ümit-İstanbul Hatırası kitabını okudum...Kitabın arka kapağı şöyle;

Byzantion’dan İstanbul’a uzanan, heyecan yüklü bir serüven… Sarayburnu’nda, Atatürk heykelinin ayaklarının dibinde bir ceset. Avuçlarında antik bir para… Ama ne bu ceset son kurban, ne de bu antik para son sikke… Yedi kurban, yedi hükümdar, yedi sikke, yedi kadim mekân. Ve tek bir gerçek: Bu şehrin gizemli tarihi.

Polisiye kitapları severmisiniz bilmem ama ben bayıldım bu kitaba...Konusu kısaca şöyle; Roman İstanbul'da bir cinayet ile başlıyor ve seri cinayetler devam ediyor, katil öldürdüğü kurbanın eline bir sikke bırakıyor, kurbanıda İstanbul'un tarihinde bu sikkeyi bastıran hükümdarın yaptırdığı herhangi bir yere bırakıyor ve ellerini bir sonraki kurbanın bırakılacağı yeri gösterecek şekilde bir ok gibi uzatıyor....Hayalgücü nasıl???:)))Romanda İstanbul'un ilk kurulduğu zamandan Fatih Sultan Mehmet'in feth etmesine kadar geçen 1500 yıl cinayetlerin içinde çok akıcı bir şekilde anlatılıyor....

Kitapta İstanbul'ı sokak sokak, mekan mekan işleniyor.Kitaptaki her cinayet İstanbul tarihine göndermeler yaparak anlatılıyor; İmparatorlar, krallar, kraliçeler, padişahlar....kitapta çok güzel yerleştirilmiş...Birde  benim gibi hayalperest balıklar özellikle kitaptaki İstanbul efsanelerine bayılacaklar eminim...:)

Kitapta en çok sevdiğim şey, yazarın sadece İstanbul'un tarihi yada mimari yapılarından bahsetmekten ziyade aynı zamanda insan çeşitliliklerinide  çok güzel kaleme almış olması.Örneğin kitapta tarih, sanat eğitimi almış aristokrat bir müze müdüründen tutunda tinerci sokak çocuklarına, evsiz insanlara kadar çeşit çeşit İstanbul insanı yer almış...Karakterler o kadar sahiciki,  Komiser Nevzat bizden biri, elemanları Ali ve Zeynep yine çevremizde görmeye alışkın olduğumuz tipler...

Kitap ara ara uzun betimlemeler, uzun hikayelerle süslenmiş, kimine özellikle tarih kısımları sıkıcı gelebilir. İstanbul'un tüm gizemini öğrenmek istediğimden olsa gerek ben pek sıkılmadım. Özellikle komiser Nevzat'ın Ayasofya'da ölen eşi ve çocuklarını hayal etmesi, kuşlarla betimleme yapması bana gerçek bir "Roman" okuduğumu hissettirdi.

Bazı milliyetçilerimizin kitapta özellikle "İstanbul  aslında Ermeni'lerin Rum'larınmış ve biz sonradan gelmişiz herşeyi değiştirmişiz" imajının çok vurgulandığına tepki gösterdiklerini biliyorum. Fakat tarihimiz böyleyse bir yazar niye suçlanırki?? Tam tersi bence bu kitabı yazabilmek kesinlikle çok büyük araştırmaların yapılmış olması demektir, bence  doğma büyüme İstanbul'luların bile bilmediği bir çok şey vardır bu kitapta orası  kesin...Zaten İstanbul'u İstanbul yapan şey, tarihi dokusu değil mi? Sadece Osmanlı eserleriyle tanısaydınız İstanbul'u şuanki anlamı olacakmıydı ???Eksik kalacaktı, çünkü İstanbul tarih boyunca içinde birçok medeniyetleri barındırarak ,o medeniyetlerle  zenginleşerek bu haline gelmiş....Büyümüş, taşmış, her yerinde bir ruh var, her yerinde bir hikaye.....Aslında kitap bence şunu vurguluyor; Sen yaşadığın bu şehirde neyin değerini biliyorsun? Tarihi geçmişini biliyormusun? Hikayesini, anlamını biliyor musun?Barındırdığı eserlere, değerlere,buSaygı duyarak yaşıyor musun????İşte o bilinmeyen gerçekleri öğrenince şapka çıkartıyorsunuz önce İstanbul'a, sonra yazara...

Bu kitap başka dillere çevrildi mi?? Bilmiyorum ama bunu şiddetle istiyorum!!!!!!! Nasıl biz zamanında Dan Brown kitabı okuyup Roma'yı, Paris'i merak ettiysek ve gitmeyi daha çok arzuladıysak eminim yabancı biri bu kitabı okusa İstanbul'a gelmeyi çoooook isteyecektir...!Gerçekten bunu benden önce düşünen birilerinin olduğunu bilmek istiyorum....!


LAME

 

 

 

 

 

 

 

3 yorum:

  1. Çevrilmiş midir ki acaba İngilizceye? merak ettim şimdi

    denizsaatcioglu.blogspot.com

    YanıtlaSil
  2. İstanbul Hatırası ne güzel bir kitap, tatilde kitapsız kalınca abimde bu kitabı görüp öylesine diye başlamıştım, nasıl sardı elimden bırakamadım. Sonuna da insan şaşırıyor, hiç beklemediğim bir sondu.

    YanıtlaSil
  3. Sevdacım söylemeyelim sonunu onlarda şaşırsınlar:))) Acaba Ahmet Ümit in diğer kitapları nasıl? Kavim'ide alıp okumayı düşünüyorum

    YanıtlaSil

Çok Kıymetli Yorumlarınız...!

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...