1 Aralık 2014 Pazartesi

İzledim: İncir Reçeli 2

Kuzulaaaaar selam! Sizlere bu postumda geçen haftalarda izlediğim İncir Reçeli 2 filminin gecikmiş yazısını yazacağım..Öncelikle ilki çok sevilen filmlerin 2. si hiç bir zaman ilkinin tadını vermez, bunun bilinciyle çok beklentim olmayarak gittim ama ne yazık ki bu film ilkinin çooook gerisinde kalmış...İncir reçeli ilk filmini bile sevmeyenler bunu kesin beğenmeyeceklerdir.Çünkü İncir reçeli herkesin aynı hislerle izleyebileceği bir film değildir, aşkı en derinlerde yaşayabilen, melankolik kişiler eminim çok daha farklı açıdan haz duyarak izlemiştir ilk filmi...
     Ben ilk filmi çok beğenen biri olarak ikinciyi de beğendim elbet, ama gerek kurgu, gerek senaryonun etkileyiciliği,gerekse sürükleyicilik, seyirciyi şaşırtma, yerden yere vurma açısından solda sıfır kalır bu film....
Sevdiğim şeylere gelirsek; film karelerinin her biri tablo gibiydi, her şey estetik, her şey sanatsal, her duygu geçişinde tamamlayan müzikler,sanki 3. gözünüzü açıyor, gönül gözünüzü..o ince hisler sizin ruh aleminizde harika bir şölen yaratıyor..Yaşam koşturmacasında soğuk bir kış günü bu tatlı duygularla, sevilmeye muhtaç insan olduğumuzu hissettiren sıcacık bir film....Eyyyy aşk sen ne güzel şeysin öyle:) Halil Sezai şarkılarını zaten severim, ama en son Müslüm Gürses affet şarkısı cidden son noktayı koyuyor..
    Film sonrası iki şeye dikkat edin, birincisi mutlaka dövme  yaptırmak isteyeceksiniz:) ikincisi de "ah ulen ahh" çekip içmeye can atacaksınız, yahu film sanki Tekirdağ rakısını sponsor almış, o kadar içme sahnesi var ki ister istemez insanın canı çekiyor yok böyle bir şey:)
Ben en çok Galata sahnesini beğendim, hem replik etkileyici idi hem o ambiyans, o sahne ne Allah aşkına, Galataya tam karşıdan bakan o çatı terası nerde çok merak ettim, bilen varsa Allah rızası için söylesin yaaaa, oraya yakın bir arkadaşımla gidip hayatı sorgulamak, varoluşumuzun anlamı hakkında sabahlamak için dayanılmaz bir arzu içindeyim:))))

filmde hoşuma giden birkaç spoiler ile yazıma son veriyorum, hoş çakalın! :)


"-bir şeyi merak ediyorum. size de oldu mu hiç, sofraya iki tabak çıkarıp tek başına yemek yediğiniz, sonra bulaşığın kısa sürdüğüne üzüldüğünüz, çamaşır makinesi dolsun diye çok hafta beklediğiniz, bana çok oldu. size de oldu mu hiç? sabah cezveye iki yumurta atıp ikisini de yemek zorunda kaldığınız, önce zil çalıp sonra soğuk anahtarla eve girdiğiniz, her boka göğüs gerseniz de sırtınızın kirli kaldığını hissettiğiniz, bana çok oldu. size de oldu mu hiç? ölüm haberini aylardır kullanmadığı çorabından aldınız mı, bir kavanoz incir reçeli miras kaldı mı size? bana kaldı ve hiç bir tat da acıtmadı genzimi bu kadar. siz en sevdiğiniz şarkıdan atladınız mı hiç? ben atladım. yere düşmesi bir ömür sürüyor."

"yolda uzun süre aşka düşmemiş bir adama denk gelirse yüreğiniz, çalkalayın, zira dibine çökmüş olabilir seven yanları"

"cebimde bir tek hoşçakal yoktu sana, ben uyurken koymuşsun cebime, hoşçakal......"

LAME




28 Eylül 2014 Pazar

TARZSIN!!!! TARZ DEĞİLSİN!!!

Merhaba kızlar, bugünlerde beni epeyce saran bir programdan bahsetmek istiyorum; Bu tarz benim yarışması! :) Zaten moda ile ilgili olan her şey ilgimi çekiyor , e birde bolca entrika olunca daha bir ilgi çekici oluyor haliyle:)))

Vallahi bol vaktiniz varsa izleyin cok eğlenceli bir program :) yarışmada her tip abes sey cok sıradanmis gibi işleniyor , her an bir kız aglayabilir, birden vur çatlasın pat oynasın dans gösterisi yapabilir, hatta ses yarışması gibi sarki söyleyebilir , kavga , gürültü, gözyaşı, dram  he tip aksiyon mevcut;))

Yarışma çok enteresan, ilk başlangıcında Nur Yerlitaş klibiyle başlıyor, damar bir parça çalıyor ve Nurella eski türk filmi kadın oyuncuların mimiklerinin tümünün karışımı mimikleriyle rol çalıyor:)

Sonrası Ivana Sert ve Kemal Doğulu beraber geliyorlar ve Nur Yerlitaş'ı sevgiyle öpüp yerlerine geçiyorlar...Tüm karakterleri tek tek ele almak istiyorum;

Nur Yerlitaş: Egosu inanılmaz yüksek, yarışmacıları zaman zaman azarlamaktan çekinmiyor, başta izlerken çok antipatik buldum ama git gide içten gelmeye başladı...Ses tonu, mimikleri, kibirli halleri falan sanki annemin bazı arkadaşlarının karışımı gibi, ya da fırça çekmesi falan eski öğretmenlerimi aklıma getirdi, sözlüde çuvallayan öğrencilere fırça atar gibi...Tuhaf bir anaçlık ta mevcut, bazen de duygusal ve sevimli halleri var..Yorumlarının bazılarına katılmasam da yarışmaya renk verdiğini kabul etmek gerek..


Ivana Sert: benim favori juri üyem, bozuk Türkçesine rağmen çok yerinde tespitler yapıyor..Sırf rating patlasın diye entrikalara girmek yerine sadece ve sadece moda konuşmayı tercih ediyor...Yorumları ve tavsiyeleri gerçekten çok öğretici,oylamalarını çok adaletli bir şekilde yapıyor.Ivana'nın duruşuna, cool tavırlarına, kısacası herşeyine bayılıyorum...

Kemal Doğulu: Ara ara rating amaçlı spekülatif çıkışları olsa da güzel yorumlar yapıyor..Bazen duygusal yorumları da gözümden kaçmıyor..Ezileni korumaya çalışması hoşuma gidiyor.

Sunucu Öykü Serter: En antipatik bulduğum kişi, adeta rating canavarı , kızları birbirine düşürmek icin elinden ne geliyorsa yapıyor , rating gelecegini hissettiği her noktanın ustune ustune gidiyor, birde sert tavırları ,azarlama üslubu cok itici, zaten bu hatunu ben taaaa bbg evlerinden falan hatırlıyorum , kendisi kıran kıran kavgalara cok alışkın oldugundan olsa gerek sanırım rating adına iyice kasarlanmış, buyuk olasılık format boyle ve o da isini yapıyor. 

Gelelim yarışmacılara ,


Nur : Benim yarışmada favorim, elbiseleri cok guzel taşıyor ve diğer yarışmacılar ne derse desin kendine has bir TARZI VAR! Ceylan gözlü ve gercekten cok guzel bir kız, bildigim kadarıyla eskiden guzellik yarışmasına katılmış ,nasıl birinci seçmemişler hayret ediyor insan! E bu kadar guzel olunca da herkes kıskanıyor haliyle! Tum yarışmacılar  Aysenur kıskançlığı yuzunden her hafta eminim bu kızı elemek icin sececekler, umarım elenmez! Sonuna kadar favorim bu kız. Ne kadar ustune gidilirse gidilsin diğer kızların seviyesine inmiyor, her zaman saygılı ve asil.  Ne fenalar yahu bu kızlar !!!



Ayşegul : en nefret ettigim karakter, onun icin kelimeler kifayetsiz kalır :) Hayatımda bu kadar terbiyesiz bir kız görmedim !ne kadar moda konusunda iddialı olsa da bucuruk boyuyla iyi taşıyamiyor ama nefretimin asıl sebebi tum kızları Nur'a karsi örgütlemesi. Oysa ki yarışmanın en baslarında en sevilmeyen kisi iken ne yaptı etti kızları kendine çekmeyi başardı. Boyle tiplere oldum olası sinir olurum, birde o kadar saygısız ki, mimikleri , davranış tarzı ile tam bir mahalle kızı edasında , keske jüri azıcık ağzının payını verse su kıza ! Ama maalesef rating icin boyle bir kıza bile oldukça hoşgörülü davranıyorlar .Birde bence bu sinir bozucu hareketlerini bilinçli bir sekilde yapıyor , bence bunların hepsi taktik, basta tavırlarına Nur Yerlitas "bu kız benim gibi deli" falan diyince bu şekilde ancak ilgi çekebilirim diye düşünüyor olabilir , ondan hersey beklenir ,o kadar sevimsiz ki , ama beni asıl kızdıran diğer yarışmacı kızların onun aklına uyması. Ayşegul tarzı insanlar bu kadar pohpohlanmamalı! Ama inanır mısınız ben Ayşegul kadar olmasa da onun gibi deli tiplerle cok karşılaştım ve ne yazık ki genelde "delidir o yapar, huyunu bilmezmisin ona gore davran, biz ona boyle alıştık " falan diyen tipler cok olur. Oysaki saygılı davranan hareketlerini ölçüp biçen kişiler kırk yılın basında bir hata yapsa yerden yere vurulur, oz le is hayatında ! Düzen boyle heralde ne yazık ki :(


Tuğçe ve Melek: beraber yazmak istedim çünkü Ayşegul sayesinde bu kızlardan da nefret ettim, Melek'i zaten tarz olarakta beğenmiyorum , sporcu gecmisinden dolayı kıyafetler üstünde cok erkeksi duruyor, surekli Nur'a satasiyor. En son özlem in falan taklidini yaptı ya iyice sinir oldum ,insanların zayıf noktalariyla dalga gecen tipleri hic sevmem! Tuğçe ise kıyafetleri cok yakıştırıyor , ne yalan söyleyeyim tarz olarakta cok beğeniyorum ,iddialı , Ayşegul un aklına uymasaydı en guclu adaylardan biri olabilirdi , ama cirkefligiyle gözümden dustu. 



Aysenur ve Gizem: ikisini beraber aldım çünkü bu ikili de Ayşegul un aklına uysa da bana samimi gözüküyorlar. Bu ikiliyi içten buluyorum , kotu niyetli olduklarını düşünmüyorum. Aysenur acıklı hikayesi ile ister istemez insanların sevgisini kazandı. Arabesk toplumuz vesselam , kotu hikayesi olanlara daha bir  kucak acarız. ;) ama ben onun cesur tarzını da beğeniyorum , kesinlikle son 3'e kalmasını istediğim biri. Gizem ise son 4 'e kalmasını istediğim bir kızcağız. Cok guzel, ve fizik olarak ta cok iyi ama cok akıllıca davranmadigini düşünüyorum. Bu kızı biraz safca buluyorum , Ayşegul e uymayip bireyselligini korusaydi kesin cogu kısının favorisi olurdu , keske azıcık akıllı davransa ve kombinelerine biraz daha özense. Nur'la kapisir o zaman eminim. 


Sara: gizem i 4'e aldım çünkü 2.ligi bence  Sara hak ediyor , bu hft cok kötüydü ama ilk hafta ben onu cok beğenmiştim hadi bakalım bastir Sara! Destekliyoruz seni de! Karakter olarak ta cok seker , mütevazıce bir kız. 


Nurşen /Olcay kardesler: umarım isimleri doğru yazmisimdir, bu kızları tamamen unutmuşum bunlar da ilk 4 ' e girer, girmeliler de çünkü gercekten isi biliyorlar , o yuksek topuklularla bile super yürümeyi başarıyorlar ya hayran kalıyorum resmen. Gaza geldim vallah evde giyemedigim yuksek okçe stilettolarimla arada bir deneme yapacagım ;) tarzları cok modern, cok yaratıcı. 

Benden şimdilik bu kadar, son haftalara doğru hersey iyice kızışacak eminim. Eger ben bu kız milletini iyi taniyorsam sonlara doğru kavga Ayşegul ve Nur dan ziyade herkese yayılacak , kadın milletinin hırsı var yaaa kimse de yok :) 

Haydi kızlar bol bol kaynatalim :))) Sizin favoriniz kim? En sevmediğiniz kim?? 

Yazıma son verirken size mutlu hafta sonları diliyorum , Tarzınız yerine olsun kuzulaaaaaar! :)

LAME

17 Eylül 2014 Çarşamba

49 days: İlk Kore dizim ama son olmayacak:)))


 
Kuzularım merhaba!!! Bu postumda size etkisinde kaldığım ve çok beğendiğim aynı zamanda da ilk izlediğim Kore dizisinden bahsetmek istiyorum....Aslına bakarsanız evet bende Kore dizilerine karşı çok ön yargılı idim, hiç cazip gelmiyordu...Eski iş yerimden Kore dizileri fanı bazı arkadaşlarımın ısrarlarına rağmen bugüne dek izlemedim, ısrar edenlere de "yahu hepsi aynı bunların çekik, Holywood dizisi izlerim yakışıklı erkekler güzel kızlar görür en azından gözüm gönlüm açılır bu ne yaaa hiç cazip gelmiyor" falan diye cevap verirdim.....Taaaki izleyene kadar:)))
 
Bir gün sıkıntıdan açtım asyadizi.com'u ve şöööyle dizilere göz attım, dedim madem birini seçeceğim bari en çok beğenilenlerden biri olsun, komedi ilk etap kaldıramam gibi geldi, dedim şöyle salya sümük ağlayacağım damardan dram olsun, bu karar doğrultusunda birkaç blogger tavsiyesiyle 49 days te karar kıldım...iyikide başlangıç olarak bu diziyi seçmişim çünkü konusu çok orjinal...Başta Korece konuşmalar çok none estetik geldi, izlemeye tahammul edip edemeyeceğimi bilmiyordum ayrıca karakterler çok basit geldi sanki konuşmaları tum karizmalarını siliyormuş gibi....Ama diziye kaptırınca işler öyle bir değişti ki sormayın:))) O kızların konuşmaları nasıl şirin gelmeye başladı anlatamam, bu kızlar nasılda cilveli raziye, hele bir şey isterken yada güç durumda kaldıklarında uzata uzata nameli cumle bitirişlerine hayran kaldım resmen:)
 
49 days Kore dizilerine başlamak için en iyi seçeneklerden biri bence, çünkü ilk bölümü bile izlediğinizde kaptırıp üstüste izlemek için can atıyorsunuz..1 günde tüm diziyi bitirenlerin olduğunu bile duydum, o derece!
 

 
Konusu kısaca şöyle; Sevimli ve saf kızımız Shin Ji Hyun (yukardaki foto)her zaman iyi niyetli olan, söylenen herşeye inanan, hayata çok pozitif bakan bir kızdır...Hayat ona cömert davranmıştır ve onu çok seven zengin bir aileye sahiptir ve yakışıklı nişanlısı (Min Ho) ile evlenmek üzeredir.
Fakat beklenmedik bir anda bir trafik kazası geçirir ve komaya girer birdenbire ruh bekçisi hayatına girer ve ona komada iken 49 gününün kaldığını ve bu 49 gün içinde ruhunun başka bir bedeni kullanmasına izin verileceğini ve 49 günde ailesi haricinde çevresindeki arkadaşlarından herhangi 3'ü onun için yürekten üzülerek ağlarsa 3 gözyaşı damlasını ona verilen gözyaşı kolyesinde toplayarak yaşama dönme şansı verileceğini ve komadan kalkacağını ,yaşama döneceğini anlatır....
 
İlk etapta inanın dizi bu kız sayesinde ilgimi çekti, nasıl samimi, nasıl içten, o "oppa ,omma, abba" diye ağlarken ben de göz yaşlarıma hakim olamadım,ve bu şirinlik abidesi kızı git gide daha çok sevip güzel bulmaya başladım...(ben birini sevdim mi güzel gelmeye başlar bir zaman sonra genelde:)

Olaylar bundan sonra gelişir, bedenini kullanacağı kız Jı Hyun un aksine paspal, kepaze bir hayat yaşayan, geçmişinde çok acılar çektiği için hayattan kopmuş, ruh gibi yaşayan Song Yi Kong tur...İki karakter birbirinden tamamen farklıdır....Ve Song Yı Kong geceleri çalışırken gündüzleri uyumaktadır ve gündüzleri o uyurken Jı Hyun onun bedenine girip çevresini gözlemleme şansı bulur....Kimin gerçekten dost olduğu, nişanlısının onu gerçekten sevip sevmediğini ve belki de gerçek hayatı algılar bu sayede....
 
 
Min Ho (kızın nişanlısı) rolü sayesinde karizma ve yakışıklı gelmekte, ama karakterini anladıkça ondan nefret ediyorsunuz...

gelelim jönümüz Han kang ımıza:))))

 

 

 
Han Kang'ın tarzı, şirin kızımıza davranışları beni çok etkiledi....Gerçek aşkı çok güzel hissettirdi, hatta bir insanı çok severseniz ruhunu seversiniz, her ne kadar başka bedende olsa bile siz yine de onu seversiniz....Bunu çok güzel vurgulamışlar, gelişen olaylar neticesinde git gide Min Ho yu bırakıp han Kang a kaydım! Aslında dizinin beni çekmesinin başlıca sebebi şimdiye dek izlediklerimden bıkmış olmak ve yeni bir kültürü tanımanın heyecan vermesi idi...Bu çekik gözlü sevimli insanların bize bu kadar benzeyeceklerini tahmin edemezdim,hatta bizden de arabesk, bizden de duygusal buldum onları, ve asıl beni çeken şey aile yapılarınında bize benzemesi idi, Ji Hyun kızmızın kendi ailesi onun komada haline üzüldükçe anne babasına üzülmesi, onları özlemesi ve anne babasına bağlılığını kendime çok benzettim....O omma dedikçe içim parçalandı Allah sizi inandırsın:)
Sizlere dizi için çok sanatsal,çekimler süper, metinler çok etkileyici falan demeyeceğim, sadece ve sadece çok samimi dizileri mevcut diyeceğim, sizi içine çeken, bir zamanların Turk filmleri Neşeli Günler falan tarzında sevgi dolu dizileri mevcut....Diziler diyorum çünkü sonrası yani insan bir bulaştı mı kurtulamıyor, Kore dizilerine sarıyor, baştan uyarayım kuzucuklarım:) bu çekik şirineler o kadar masum o kadar sevecen ve sevgi dolular ki onların dünyasından kopamıyorsunuz....
 
Diziyi izlerken en çokta farklılıklar ilgimi çekti, tatlı şeyler yaaa, hangisinden başlasam, mesela kızların tepkileri çok saf, en ufak şeye bile çok şaşırarak mimikler göstermeleri çok tatlı...Birbirlerine teşekkür ederken, ya da hoşçakal derken kafalarını eğerek saygı göstermeleri çok enteresan....Birbirlerine kartvizit verirken iki elle vermelerini zaten biliyordum ama izlerken çok mantıklı ve olması gerekenmiş gibni geldim alışa alışa:) Bir erkek bir kızdan hoşlanıyorsa oturupta adam gibi soyleyemiyor nedense, illa kızı cafeden yada bulundukları ortamdan kolundan çekerek uzaklaştırıp soyleyecek, hemde oyle bir surukluyor ki kızı şaşıp kalıyor insan....nedense kız sürüklenirken tepki vermek yerine şaşkaloz halde sessizce tepki vermiyor....
birde yemek olayı Koreli şirinlerimizin kulturlerinin onemli bir parçası...Sürekl yemeklerle sevgilerini gösteriyor, birinin doğum gününde kız pasta almak yerine onun sevdiği çorbayı annesinden öğrenip bir yerden alıp götürür, babasına yemek alır falan filan...Çok sevimliler cidden, birde erkeğin sevdiği kıza illa yemek yedirmesi gerek, nedense erkekler hep kızın aç olduğunu kendiliğinden kız soylemeden anlıyorlar ve götürüp yemek yedirmekten zevk alıyorlar, ama bizdeki gibi değil, snaki açı doyurur gibi, kız yeyipte karnı doydu diye mutlu olan erkekler kısacası:)
birde o kadar masumlar ki dizide aşıklarda görebileceğiniz en büyük aksiyon öpüşmek, daha fazlası kesinlikle yok...Ama sevgilerini anlatmak için inanın öpüşmelerini görmeye bile ihtiyacınız yok, zaten fazlasıyla anlatıyorlar o saf sevgiyi...
Anlat anlat bitmez, izlemeniz gerek...
sevmediğim özelliklerine gelirsek bile en iyi karakter bile mesela Han Kang Jı Hyun a o kadar iyi davranırken bir anda altındaki elemanına kükreyebiliyor...Yaşı genç bir patron sevdiği elemanına şakaylada olsa kızdığında kafasına bir tane indirebiliyor...Bu ne Allah aşkına!!! vurmak sıradan birşey gibi, ...Şimdi beni Kore fanları topa tutmasın lutfen, azcıkta eleştirilecek yanları olsun di mi? :)) 
 
 
 
gelelim dizinin kötü kızı In Jung 'a ....ne yalan söyleyeyim güzellikte de cool'lukta da Jı Hyun'u sollar, ben bu kıza bayıldım, özellikle giyim tarzını çok beğendim, sonradan öğrendim ki, Kore dizilerinde genelde 2. kızlar başroldeki kızlardan çok daha göz alıcı olurlarmış başroldeki kız ne kadar saf ,şirin olursa 2. kız bir o kadar sert ve cool olurmuş....Erkeklerin saf ve şaşkın kız sempatileri evrensel demek ki, kendine daha güvenli, daha cool ve cesur kızlar pek sevilmiyor Kore'de de demek ki...Gerçi burda 2. kızımız kötü kalpli ama tabiiki onunda kendine ait bir savunması olacak, ilerki bölümlerde:)
 
Lafı fazla uzatmadan dizi izleme vaktiniz ve alışkanlığınız varsa Kore dizilerine de şans vermenizi tavsiye edeceğim.....Ama baştan uyarayım alışkanlık yapıyor ve işin kötüsü Korece çok hızlı kapıyorsunuz istemeden....Dizi yüzünden eşime aşkım yerine oppam demek geliyor içimden, kankalarıma unnie , herşeye  arasooooo diyesim geliyor zaman zaman:)  ne şirin bir dil yahu, çok hoşuma gitti:)
 
ve son olarak şarkılardan bahsetmesem olmayacak, dizi müzikleri şahane, hatta çoğunu arşivime kaydettim bile, inanılmaz duygusal ve insanın içine işleyen şarkılar....aşağıda bahsettiğim şarkılardan biriyle dizinin fragmanını izleyebilirsiniz....
 
 
LAME
 
 

Çocuklarla Peri Masalı bir düğün ve Angelina'nın şaşırtan gelinliği!!!!















Holywood'un ünlü çifti Brad Pitt Ve Angelina Jolie nihayet evlenmiş..Angelina Jolie’nin gelinliği Versace’nin tasarımcısı Luigi Massi’nin çizdiği gelinliğin duvağında çocuklarının çizdiği desenlere yer vermiş....Bu fikre cidden bayıldım, daha yaratıcı bir gelinlik düşünemezdim...Ve bu özel günde çocukları çiftin nedimeliğini yapmış ve her çocuğun ayrı bir görev dağılımı varmış:)) Aynen peri masallarındaki gibi değil mi? :))

Angelina'nın gelinlik modeli çok sade, saçı, sade topuzu ile zaten daha fazla bir şeye ihtiyacı yok, o her daim güzel zaten....Burada asıl nokta çocukların anne babasının bu özel gününe şahit olması....Siz olsaydınız yaşınız erdiği bir çağınızda anne babanızın aşkına tanık olup düğünlerinde bulunmak ister miydiniz kızlar??

ben kendi adıma cevap veriyorum, evet, çok isterdim:))

LAME


 

17 Temmuz 2014 Perşembe

2014 Güneş Kremlerim ve Güneşle Savaşma Yöntemlerim!!


Herkese merhaba! Bloğumuza çok uzun bir süre ara verdikten sonra tekrar karşınızdayım, bazı özel işlerim nedeniyle üzülerek ara vermiştim, ve şimdi hızlı bir şekilde aranıza döndüm...Sizleri çooooooook özledim:) Aslında ilk yayınıma çok sevdiğim arkadaşım Viva'nın mimiyle başlayacaktım ama çok özel bir mim olduğu için:) epey uğraşmam gerekecekti ben de şimdilik bugünlerde hepimize acil gereksinim duyduğu güneş kremi yayınıyla başlamaya karar verdim...

Bu hafta sonu tatile çıkacağım için güneş lekesi fobisiyle biraz korunmayı abarttım galiba:) ama herbir kremin farklı özelliği var inanın..

1.Bioderma photomax 50 ultra fluid:

Bu güneş koruyucusu bitmek üzere kıştan beri kullandım ve çok memnun kaldım...
Öncelikle fluid yapıda olduğundan çok akışkan ve sürmesi çok kolay.
Beyaz beyaz kalmıyor yüzde ve benim seçmemdeki en önemli özellik süper bir makyaj altı bazı olarak kullanabilirsiniz..Eğer ki makyajınızda fondöten sonrası hafif parlak bir bitiş istiyorsanız güneş kremi sonrası cildim iyice yumuşasın ve üzerine fondöten sürerken kolayca yayılsın istiyorsanız bu fondöten biçilmiş kaftan...
Sivilce yapmıyor,hassas ciltte sorun çıkarmıyor..

tek negatif özelliği bence fiyatına göre 40 ml az miktarda olması ve kolay bitmesi..

2.Bioderma photomax 50 ultra fluid (light) : Bu güneş kremini renksiz bioderma phptpmax tan çok memnun kaldığım için almıştım tek farkı renkli olması...Alırken amacım fondoten yerine bunu kullanmaktı ama çok memnun kalmadım çünkü light tonunu almama rağmen cildime epey bir koyu geldi, plajda fondöten gibi süreyim sıfır makyaj gözükeyim,bir yandan da  cildim eşit tonda gözüksün lekeler gözükmesin ""vayyy ne doğal güzellikte bir kız desinler" ve gizli sırrımı bir ben bileyim istedim:) ama olmadı...Hem kapatma özelliği çok iyi değil hem de rengi öyle kotu ve aşırı sarımsı ki, emin olun kilometrelerce öteden yapay cilt tonum kabak gibi ortaya çıkar o derece:)
israf olmasın diye ara ara kullanmaya çalışıyorum üzerine tonu nötrleyici bir pudra sürmek zorunda kalıyorum...Kısacası çok esmer değilseniz asla tavsiye etmiyorum, esmersenizde epey bir sarı benizliyseniz ancak doğal durur bilginize..

3.Obagi Sun Shield Broad Spectrum spf 50: love it love it love it!!!!!
Bu yaz aldığım ve çok sevdiğim senelerce aradığım güneş kremi diyebilirim...
Tamamen tesadüf bir şekilde eczane önerisiyle aldım ve bayıldım bu güneş kremine... Matlık istiyorsanız, güneş kremimi süreyim üzerine pudra bile sürmeden allık sürüp evden çıkayım diyorsanız bu sıcak yaz günlerinde aradığınız ürün bu diyebilirim..
Kişiden kişiye göre değişir ama ben en sıcak günlerde bile bu kremle akşama kadar cildimde parlama hissetmedim, sürerken beyaz kalmıyor, kolayca yayılıyor ve mat kalıyor, isterseniz üzerine fondoten sürün ekstra parlama vermiyor...85 ml olduğu için fiyatının hakkını fazlasıyla veriyor diyebilirim....

4. Solante pigmenta spf 50:

Yıllardır solante nin neredeyse her çeşidini denedim; acnes,antiox,pigmenta... Antiaging özellikteki antiox undan da çok memnun kalmıştım ,şu yazımda antiox hk da ve solante güneş kremlerinin genel özellikleri ile ilgili detaylı postumu okuyabilirsiniz..Solante birçok doktorun reçeteli yazdığı ve üst teknolojili (lipozom) ,etkili bir güneş kremi..Obagi den sonra bunu almamın sebebi bunu plajda obagi yi ise her daim makyaj yaparken kullanmayı planlamam...Obagiyi plajda kullanmak istemedim çünkü nemlendirici özelliği yok fakat solante aynı zamanda bakım yapıp nemlendirme özelliğine sahip.Plajda o kızgın güneşin altında yanımızda ne nemlendirici ne nem maskesi hiçbirşey olmuyor malum ve saatlerce tuzlu su güneş derken cilt çok yıpranıyor, ben birde uzun uzun denizde kalmayı çok seviyorum, denizden çıkıp iyice kurumuş hassaslaşmış cildime solante sürmek öyle iyi geliyor ki...Aynı zamanda nemlendirici sürmüş gibi hissediyorum, göz altına kullanmayın diyorlar ama ben gözaltıma da boynuma da bolca sürüyorum korkumdan...Çünkü biliyorsunuz GÜNEŞ CİLDİ KIRIŞTIRIYOR VE LEKE YAPIYOR!!!! Aslında 11-15 arası girmemek gerekiyor çok tehlikeli olduğu söyleniyor ama gitmişsiniz Marmaris'e Bodrum'a , katılmışsınız mavi yolculuğa, yanaşmış tekne akvaryum koyuna( her belde de akvaryum koyu mevcut malum:))"ay yok ben yüzemem bu berrak suda" mı diyeceksiniz, :) atacaksınız kendinizi elbet serin sulara:) valla ben o kadar keyfimden ödün veremem hiç kusura bakmasın uzmanlar, e o zaman da mecburen bu güneş kremlerini bolca boca edeceğim yüzüme:)

gelelim koruma meselesine....Yıllardır neredeyse her gübeş ürününü denedim, şu daha iyi koruyor bu iyi korumuyor diyemeyeceğim çünkü solante de dahi lekelerim arttı...Acı gerçek her sene lekeler katlanarak artıyor..:(

Önemli bir tüyo: Deneyimlerimle öğrendiğim bir tüyodan bahsedeceğim, yaz tatiline gitmeden cildinize çok aşırı soyucu peeling, kese gibi işlemler yaptırmayın çünkü tatil sonrası bir ton lekeniz artacağından şüpheniz olmasın...2 sene evvel bir yaz tatilimde daha ilk günden otelin spa'sına gittim, hatta oradaki kadınla tatilim sonunda yandıktan sonra son gün gelsem daha iyi olmaz mı diye belirtmeme rağmen kadın bana "asıl ilk gün hamam, kese uygulaması yapılırsa daha homojen güzel bronzlaşırsınız "dedi ve kadına güvenip denize girmeden spa ya gittim:(( Orada bastıra bastıra kese yapıldı hamam sonrası ve ne kadar masajdan falan keyf alsamda tatil sonu lekeler beni gittiğime bin pişman etti...Ve o tatilde  kendimi öyle iyi korudum ki, solante kullanmama rağmen her deniz çıkışı unutmadan sürmeme rağmen hayatımda ilk kez deniz sonrası bu derece büyük ve kötü derecede lekelerim meydana gelmişti:((( Kışları bu lekelerim azalıyor ama yazları aynı lekeler zortluyor ne yazık ki...Siz siz olun tatile gitmeden evinizde dahi keseyi bırakın bence peeling bile yapmayın...

Tatil dönüşü lekelerinizle istediğiniz gibi savaşırsınız ,hiç dokunmayın cildinize tatil boyunca demedi demeyin güzeller!

2.tüyo: Göz altları için güneş gözlüğü güneş kreminden bile etkili koruyormuş bunu bir uzmandan duymuştum, yani anlayacağınız göz altına özel en baba spf li ürün sürseniz bile hiç bir şey sürmeden sadece güneş gözlüğü korumasıyla göz altlarınız daha emin ellerde olacaktır...ben gene de hem krem süreyim hem gözlüklerimi takayım ne me lazım:))))

Şimdilik benden bu kadar, yaz tatilinde ne yazık ki post yazamayacağım ama beni instagram hesabımdan takip edebilirsiniz; @efilsltn

dönüşte bol bol tatilli postlarla aranızda olacağım, hazır olun:)

bol bronzlaşmalı, az lekeli tatiller dilerim:)

LAME














LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...